Evren-doğa ile uyum sağlayarak onu desteklemek. 2. Toplumsal dayanışma içinde olup Allah’ın indirdiği yasaları toplumda ayakta tutmak, uygulamak ve sürdürmek. 3. Allah’tan destek istemek amaçlı bazı ritüelleri içeren namaz. Zekât ile birlikte geçen salatın 2. tip salat olduğu ortadadır. Harf Sayısı: 102. İnşirah Suresi (Arapça: سورة الشرح Kur'an-ı Kerim'in 94. suresidir. 8 ayetten oluşan sure Mekke'de nazil olmuştur. Bu surenin okunması İslam inancına göre insanın sıkıntıların giderilmesini ve kalbine ferahlık lütfedilmesini sağlar. "İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Medinede indiğini söyleyenler varsa da sûrenin muhtevası ve üslûbu bu ihtimalin zayıf olduğunu gösterir (M. İzzet Derveze, I, 183). Adını ilk âyette geçen kevser kelimesinden almıştır. İkinci âyette kurban kesmeden söz edildiği için bazan Nahr sûresi adıyla da anılmıştır. Duha Suresinin Anlamı. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. 1- Andolsun kuşluk vaktine. 2- ve dindiği zaman o geceye ki, 3- Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı! 4- Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır. 5- ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın! 285- Peygamber, Rabb’inden ne indirildi ise ona îman getirdi, mü'minler de, her biri "Allah’a ve melâikesine ve kitaplarına ve peygamberlerine: peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız diye" iman getirdiler ve şöyle dediler: semi'na ve eta'na, gufranını dileriz ya Rabbena! sanadır gidiş. 286- Allah kimseye vüs'unden Suredebazı ibadetlerin şartları sayılmıştır. C. Ahireti inkar edenleri bir özelliği de namazı ciddiye almamasıdır. B. Surede ahireti yalanlayanların özellikleri anlatılıyor. A. İbadetlerde riyadan uzak durmanın önemi anlatılıyor. D. A. Mâûn. suresinin anlamıyla ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi . yanlıştır? L2YB6. Felak suresi 5 ayetten oluşan, Mekke döneminde inmiş olan suredir. Kur'an-ı Kerim'de Felak Suresi sondan 2. suredir. Kur'an'ın son 2 suresi Felak ve Nas sureleridir. Felak kelimesi sabah aydınlığı anlamına gelmektedir. Müminlerin ibadetlerinde okuduğu Felak suresi, Felak suresi Arapça okunuşu ve Felak suresi Türkçe anlamı ile Kuran'ın feyzinden istifade etmeyi sağlıyor. Felak Nas suresi , Felak Nas suresi , Nas Felak suresi, Felak suresi dinle ve Felak suresi, Felak Nas suresi, Felak ve Nas suresi, Nas Felak suresi gibi merak ettiğiniz konuları açıklıyoruz. İşte Felak suresi tefsiri, Felak suresi meali, Felak suresi Türkçe ve Felak suresi Arapça okunuşu! Felak suresi oku, Felak suresi dinleFELAK SURESİ NEDİR? Medine döneminde inmiştir. 5 âyettir. Felâk, sabah aydınlığı SURESİ KONUSU Sûrede bazı kötülüklerden dolayı Allah'a sığınılması öğütlenmektedir. FELAK SURESİ FAZİLETİHz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir'e şöyle buyurmuştur "Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi Kul eûzü bi-rabbi'l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs" Müslim , "Müsâfirîn", 264. Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir Dârimî, "Fezâilü'l-Kur'ân", 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbnKesîr, VIII, 550-553.Felak suresi FELAK SURESİ OKUNUŞU 1- Gul, euzu birabbil felâg, 2- Min şerri ma hâlag, 3- Ve min şerri gasikin iza vakab, 4- Ve min şerrin neffasâti fil ukad, 5- Ve min şerri hâsidin iza SURESİ MEALİ Rahmân ve Rahîm olan Allah ´ın adıyla1- De ki "Sabahın rabbine sığınırım; 2- Yarattığı şeylerden gelebilecek kötülüklerden;3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden;4- Düğümlere üfürenlerin şerrinden;5- Bir de kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden!"FELAK SURESİ NASIL NUZÜL OLDU?Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir. Fîl sûresinden sonra, Nâs sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Medine'de indiğine dair rivayetler varsa da bk. Şevkânî, V, 615 üslûp ve içeriği bakımından Mekkî sûrelere benzediği SURESİ TEFSİRİ "Sabah" diye çevirdiğimiz felak kelimesi "yarmak" anlamındaki felk masdarından isimdir. Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır. Yaygın yoruma göre burada Allah'ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder. Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin, "yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat" şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir. Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah'ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer. Ayrıca –Muhammed Esed'in de belirttiği gibi III, 1324– felak kelimesinin, "bir belirsizlikten dönem sonra hakikatin ortaya çıkışı" şeklindeki tanımı Tâcü'l-arûs, "flk" md. dikkate alındığında "sabahın rabbi" deyimiyle "Allah'ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin ona sığınmasının, 'hakikatin ardından koşmak' ile eş anlamlı olduğuna" işaret edildiği de düşünülebilir. Eski tefsirlerde felak kelimesine, "cehennemin ismi, cehennemde bir zindanın veya bitkinin ya da kuyunun ismi" gibi –bize göre isabetli olmayan– başka yorumlar da getirilmiştir meselâ bk. Taberî, XXX, 349-351; Şevkânî, V, 616-617.Bütün mahlûkatın şerrinden Allah'a sığınmanın gereği vurgulanmıştır. Bu ifade, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî, dış âlemde veya kişinin nefsinde, tabii ve ihtiyarî, her türlü şerri kapsamaktadır. Allah'ın yarattıklarının şerri, kötülüğü yaratma bakımından Allah'a ait olmakla beraber her yaratılanın bir hikmeti, bir faydası, ilâhî plana uygun bir fonksiyonu vardır. Bu imtihan planında ve ortamında insana kötüyü isteyip istememe ve onu icra için iradesini harekete yöneltme yetisi verilmiştir. Öte yandan Allah'ın kötü olarak nitelemediklerini kötü sayan veya kötü kılanlar, bu sınava tâbi olan şuurlu varlıklardır yani kötülük onların tavrı, tercihi, kullanma ve uygulama biçimi ve yeri ile ilgilidir."Gece" diye çevirdiğimiz gâsık kelimesine müfessirler "soğuk, Süreyyâ yıldızı, güneş, ay, yılan ve zarar veren her şey" mânalarını da vermişlerdir bk. Râzî, XXXII, 194-195; Şevkânî, V, 616. Buna göre bastırdığında soğuğun, battıklarında Süreyyâ yıldızı veya güneşin, tutulduğunda ayın, soktuğunda yılanın ve zarar veren her şeyin şerrinden Allah'a sığınmak gerekir. Ancak burada da müfessirlerin çoğunluğu bizim meâlde verdiğimiz "gece" mânasını tercih etmişlerdir. Çoğu zaman ve özellikle bu âyetlerin indiği devirlerin şartlarındaki insanlar için gece karanlığı korkutucu ve ürperticidir; faydaları yanında bazı sıkıntıları da vardır. Çünkü gece karanlığında insanın faaliyetleri zorlaşır, gündüzün yapılan işlerin bir kısmı gece yapılamaz, hatta bazan imkânsız hale gelir; yolcu yolunu şaşırır, düşmana karşı korunmak güçleşir. Râzî şöyle der "Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler yerlerinden çıktığı, hırsızlar ve soyguncular hücuma geçtiği, yangınlar olduğu ve yardım imkânı azaldığı için gecenin şerrinden Allah'a sığınılması emredilmiştir bk. XXXII, 195. "Çöken karanlık" mecazi anlamda zulüm ve cehalet karanlığı, karanlık düşünceler ve insanın içine çöken, onun ruh dünyasını karartan kin, öfke, şehvet ve kıskançlık gibi kötü huylar yahut ölüm, ümitsizlik ve karamsarlık gibi insanı korkutup kaygılandıran haller şeklinde de suresi "Üfürenler" diye çevirdiğimiz neffâsât kelimesi hem erkek hem de kadın için kullanılır bk. Abduh, s. 181. Âyet metnindeki ukad ise "düğüm" anlamına gelen ukde kelimesinin çoğuludur. "Düğümlere üfürenler" diye tercüme ettiğimiz ifade, "kadın sihirbazlar, sihirbaz nefisler, sihirbaz gruplar" anlamlarında da yorumlanmıştır bk. Zemahşerî, IV, 301. Zemahşerî, âyette Allah'a sığınılması emredilen asıl kötülüğün ne olduğu hususunda şu ihtimalleri sıralar a Sihirle uğraşanların yaptıkları işten ve bunun günahından; b Sihirbaz kadınların, yaptıkları sihirle insanları fitneye düşürmelerinden ve bâtıl şeylerle insanları aldatmalarından; c Sihirbazlar üfürdükleri zaman onların etkisiyle değil Allah'tan gelen bir musibetten Allah'a sığınmak emredilmiştir bk. IV, 301. Râzî, neffâsât kelimesini, "cinsel cazibeleriyle erkekleri âdeta büyülercesine etkileyip türlü türlü işler yaptıran kadınlar" şeklinde özetleyebileceğimiz mecazi bir anlamda yorumlamanın uygun olacağını belirtmiştir XXXII, 197. Bununla birlikte yaygın yoruma göre burada gerçek büyücü ve üfürükçüler kastedilmiş ve kadınıyla erkeğiyle büyü ile meşgul olan herkesin şerrinden Allah'a sığınılması emredilmiştir. Câhiliye döneminde ipi düğümleyerek ve düğümlere bir şeyler okuyup üfleyerek büyü yapıldığı birçok kaynakta zikredilmiştir. Âyette düğümlü ipe üflenerek yapılan büyünün etkisinden ve şerrinden değil, bunu yapanların kötülüğünden söz edilmiştir. Şu halde bu tür işlerle meşgul olanlar insanları aldatmakta, kafalarını karıştırmakta, onları bilhassa sıkıntılardan kurtulma hususunda gerçeklere yönelmekten ve bilime uygun tedbirlere başvurmaktan alıkoymakta, yanlış yollara ve davranışlara yönlendirmektedirler. Âyet, müminlerin büyücü ve üfürükçülere itibar etmemeleri, onlardan uzak durmaları, onlara değer vermekten sakınmaları gerektiğini de ortaya koymaktadır. Nitekim Taberî'nin naklettiği bir rivayete göre Hasan-ı Basrî, bu âyet söz konusu olduğunda "Sihre bulaşanlardan sakının" demiştir XXX, 353; bu konuda ayrıca bk. Bakara 2/102 .Felak ve Nâs sûrelerinin Medine'de indiğini söyleyen müfessirler burada bir yahudi tarafından Hz. Peygamber'e sihir yapıldığını, bu sebeple onun altı ay veya daha fazla bir süre rahatsızlanıp söylemediği bir sözü söylemiş ve yapmadığı bir şeyi yapmış gibi hayal ettiğini, bunun üzerine Felak ve Nâs sûrelerinin indiğini ve Resûlullah'ın bunları okuyarak şifa bulduğunu bildiren rivayetlere dayanmaktadırlar bk. Kurtubî, XX, 253. Ancak diğer Mu'tezile âlimleri gibi Zemahşerî de âyetle ilgili yorumunda, bu tür uygulamaların gerçekliğine ve etkilerine inanmayı kesinlikle reddeder bk. IV, 301. Son dönem âlim ve müfessirlerinden Muhammed Abduh, böyle bir olayın peygamberin ve vahyin sihir vb. beşerî etkilerden korunmuşluğunu ifade eden âyetlere bk. Mâide 5/67; Hicr 15/9 aykırı olduğunu ileri sürerek ilgili rivayetlerin kabul edilemeyeceğini söylemiştir Tefsîru cüz'i Amme, s. 181-182. Benzer görüş Reşîd Rızâ tarafından –mevcut psikolojik bulgulara da dayanılarak– daha ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir bk. Menâr, I, 398 vd.. Bizim kanaatimize göre bilgi ve inanç konularında mütevâtir olmayan rivayetlerin dayanak olamayacağı birçok Sünnî âlimin üzerinde birleştiği bir kural olup peygambere büyü yapıldığı iddiasının hem bilgi hem inançla ilgisi bulunduğundan bu konuda mütevâtir olma değeri taşımayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir ayrıca bk. Alâeddin es-Semerkandî, Mîzânü'lusûl, s. 434."Kıskanç kişi" diye çevirdiğimiz hâsid kelimesi "kıskanmak" anlamına gelen hased kökünden sıfat olup kıskançlık ve çekememezlik duygusunun etkisinde kalan kişiyi ifade eder. Bu duygunun etkisiyle "birinin sahip olduğu nimetin zevalini arzulama" anlamına gelen haset, İslâm ahlâk kaynaklarında başlıca kötülük kaynakları arasında gösterilmiştir. Bir tür ruh hastalığı kabul edilen hased duygusunun insan tabiatındaki bencillik eğiliminden, dolayısıyla başkalarının kendisinden daha üstün durumda olmasına tahammül edememesinden kaynaklandığı, bu durumun onu bir tür bunalıma soktuğu bildirilmektedir. Bu sebeple âyette , kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden Allah'a sığınmanın önemine dikkat çekilmiştir bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/109. FELAK SURESİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ Peygamber Peygamber Medine Arapça Arapça Medine Mekke Asker Dini Gündem Güncel Haberler Felâk Sûresi Hakkında Konusu Nuzül Fazileti Felâk Sûresi Hakkında Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ felak kelimesinden almıştır. Felak ve Nâs sûrelerine “Allah’a sığındırıcı” mânasında اَلْمُعَوِّذَتَانِ Muavvizetân; İhlas ile birlikte üçüne ise اَلْمُعَوِّذَاتُ Muavvizât denilir. Mushaf tertibine göre 113, iniş sırasına göre 20. sûredir. Felâk Sûresi Konusu İnsanın beden ve ruh sağlığına zarar verecek şeylerin şerrinden Allah’a sığınmayı öğütlemektir. Felâk Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir. Fîl sûresinden sonra, Nâs sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayetler varsa da bk. Şevkânî, V, 615 üslûp ve içeriği bakımından Mekkî sûrelere benzediği görülür. Felâk Sûresi Fazileti Hz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir’e şöyle buyurmuştur “Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs” Müslim, “Müsâfirîn”, 264. Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbnKesîr, VIII, 550-553. Felâk Sûresi Arapça Yazılışı بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ 1. مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ 2. وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ 3. وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ 4. وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ 5. Felâk Sûresi Türkçe Meali Ömer Çelik Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla 1. De ki “Sığınırım sabahın Rabbine”; 2. “Bütün yarattıklarının şerrinden”, 3. “Karanlığı bastığı zaman gecenin şerrinden”, 4. “Düğümlere üfleyen büyücü kadınların şerrinden”, 5. “Kıskandığında hasetçinin şerrinden!” Felâk Sûresi Tefsiri Ömer Çelik 1. De ki “Sığınırım sabahın Rabbine”; اَلْفَلَقُ felak sözlükte “yarıp çıkarmak” demektir. Burada çoğunluğun görüşüne göre “gecenin karanlığının yarılmasıyla ortaya çıkan sabah vakti” mânasına gelir. Nitekim Cenâb-ı Hak kendisi için فَالِقُ الإصْبَاحِ Fâliku’l-isbâh “Gecenin karanlığını yarıp sabahı çıkaran” sıfatını kullanır. Enâm 6/96 Buna göre رَبُّ الْفَلَقِ Rabbü’l-felak, “Sabah’ın Rabbi” demek olup, sûre, karanlıklardan aydınlığa çıkmak, zor durumlardan rahatlığa erişmek için aydınlığın yaratıcısı Allah Teâlâ’ya sığınmayı emretmektedir.“Felak” ile Allah Teâlâ’nın yarıp ortaya çıkardığı her şey kastedilmiş de olabilir› gecenin karanlığını yarıp sabahı çıkardığı gibi, yeryüzünü yararak orada nice mahsulatı meydana getiriyor,› Dağları parçalayarak ondan nice gözeleri, nehirleri, madenleri meydana çıkarıyor,› Bulutları yararak onlardan yağmurları yağdırıyor,› Rahimleri infilak ettirerek oradan nice yavruları dünyaya her türlü şerden bu kadar muazzam işler yapan sonsuz kudret ve azamet sahibi Allah’a sığınmak, kullar için bir selamet, emniyet ve saadet Allah’a sığınılacak şeylere gelince 2. “Bütün yarattıklarının şerrinden”, Sûrede şerrinden sığınılacak varlıklar sayılırken “Bütün yarattıklarının şerrinden” Felak 113/2 buyrularak öncelikle çok genel bir ifade kullanılmıştır. Çünkü Allah Teâlâ’dan başka bu ifadenin mutevasına girmeyecek hiçbir varlık kalmamaktadır. Bu âyetten sonrakiler hiç zikredilmemiş bile olsaydı, yine de ayrıca sayılanlar da dâhil bütün yaratıkların şerrinden Rabbimize sığınmış olacaktık. Fakat zararlarının büyüklüğüne dikkat çekmek üzere, bu genel ifadeden sonra hususi olarak üç şeyden bahsedilir ve özellikle bunların şerrinde de Allah’a sığınmanın ehemmiyeti vurgulanır. Bahsi geçen üç şeyden birincisi şudur 3. “Karanlığı bastığı zaman gecenin şerrinden”, Gecenin içinde barındırdığı pek çok kötülük vardır. Öncelikle karanlık görüntüsü, korku ve dehşet vericidir. Gece, hayat sahiplerinin uyumak suretiyle bir nevi hayattan mahrum kaldıkları zamandır. Vahşi hayvanlar yuvalarından, haşeratlar yerlerinden geceleyin çıkar. Hırsızlar, düşmanlar ve suçlular o vakit hucuma geçer. Yangınlar çıkar. Geceleyin cin ve şeytan denilen kötü ruhlar çıkıp etrafa yayılır. Bu sebeple dilimizde “Sabahın şerri akşamın hayrından daha iyidir” sözü mesel olmuştur. Bütün bunların şerrinden kendimizi korumamız, bunun için de Allah’a sığınmamız gerekir. 4. “Düğümlere üfleyen büyücü kadınların şerrinden”, Bunlar sihir ve büyü yapan kimselerdir. Erkek veya kadın olabilir. Fakat bu işleri daha çok kadınlar yaptığı için “üfleyen kadınlar” mânasında اَلنَّفَّاثَاتُ neffâsât kelimesi kullanılmıştır. Mamafih bundan “üfleyen nefisler, şahıslar, gruplar” mânasını anlamak da mümkündür. Büyüler ipler düğümlenerek ve bu düğümlere üflenerek yapılır. Yapılan büyüler insanı etkilemekte, psikolojisini bozmakta, eşler arası münâsebetleri aksatacak bir tesir icra etmekte, hatta eşlerin birbirinden ayrılmalarına yol açabilmektedir. bk. Bakara 2/102 Bu sebeple İslâm dini büyü yapmayı haram kılmış ve bu zararlı kişilerin ve yaptıklarının şerrinden Allah’a sığınmayı 5. “Kıskandığında hasetçinin şerrinden!” Haset, bir kişinin kardeşinin sahip olduğu nimetlere; kocasına, hanımına, evladına, malına, ilmine göz dikerek bunların onun elinden çıkmasını istemesi ve bunu gerçekleştirmek için de bir kısım hileli yollara baş vurmasıdır. Bu itibarla haset son derece tehlikeli ve zarar verici bir duygudur. Haset kişinin içinde kalıp, söz veya fiil olarak dışa yansımadığı sürece başkasına zarar vermez. Fakat haset edeni rahat bırakmaz, gece gündüz içini kemirir durur. Söz ve fiil olarak dışa yansımaya başladığı zaman haset edilene de zarar verir. Buna işaret etmek üzere âyette “kıskandığı zaman” kaydı Recâîzâde Ekrem der ki“Haset-perverlerin hâli yamandır,Ki yoktur bir belâ beter nefse bir müziç yılandır,Ki gitmez çıkmadık can cesetten.”[1]Hasedin üç derecesi vardır. İkisi yasaklanmış üçüncüsü teşvik edilmiştir. Birincisi kardeşinin elindeki nimetin gitmesini istemek, ona başka nimetlerin gelmesini istememek ve bundan rahatsız olmaktır. Kendisine gelmese de ondan gitmesini arzulamaktır. İkincisi kardeşinin elindeki nimetin ondan çıkarak kendisine gelmesini istemektir. Üçüncüsü ise kardeşinin elindeki nimetin ondan çıkmasını istemeksizin o nimetten kendisinde de olmasını arzulamasıdır. İşte bu üçüncü duyguya “gıpta” veya “imrenme” denilir. Haset kötü, fakat imrenme güzeldir. Haset fert ve toplumu çöküntüye götürürken, imrenme fertleri gayrete getirerek, yarışmaya iterek toplumu ilerlemesine yardımcı olur. Efendimiz şu beyânlarıyla imrenmeyi teşvik etmiştir“Ancak şu iki kişiye imrenilir Allah’ın verdiği malı Allah yolunda harcayan ve Allah’ın verdiği ilim ve hikmete göre yaşayan ve başkalarına da öğreten kişilere.” Buhârî, İlim 15; Tevhid 45Peygamber Efendimiz “Ateş odunu yeyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer bitirir” Ebû Dâvûd, Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22 buyurarak hasetten sakındırmaktadır. Çünkü haset başkalarına zarar verdiği gibi, kişinin kendine de çok zarar vericidir. Haset kişiyi Allah’a karşı isyana, O’nun taksimatına razı olmamaya, günaha girmeye ve hayatı binbir türlü sıkıntı, üzüntü ve huzursuzluklarla geçirme yol açar. O halde hem hasetten hem haset etmekten hem de haset edenden Allah’a sığınmak olarak bütün yaratıkların, özel olarak da gece, büyücü ve hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmayı emreden Felak sûresini, insanın dünyada da âhirette de başına belâ olabilecek ve onu sonsuz bir hüsrana sürükleyecek en büyük şerden Rab, Melik ve İlâh gibi üç büyük sıfatıyla birlikte Allah Teâlâ’ya sığınmayı emreden Nâs sûresi takip edecek ve Kur’ân-ı Kerîm bu sûreyle sona erecektir [1] Haset-perver Hasete düşkün, haset eden. Beter Kötü. Müz’iç Acı ve ızdırap veren.

felak suresinin anlamı ve bu surede nelerden söz edildiği