Etiketler cübbeli ahmet hoca, CÜBBELİ AHMET HOCA "AHİR ZAMAN, dini chatler, dini sohbetler, dinisohbetler, islami sohbet dinle, islami sohbetler, islamisohbetler. Cinler (27) Cübbeli Ahmet Hoca Sohbetleri (3) Cuma Mesajlari (15) Dini Hikayeler EVLATLIK İLE EVLENİLİR Mİ; Yabancı Kadınla Erkeğin Tokalaşması Haramdır Böyleceiçinde yaflad›¤›m›z zaman›n söz konusu ahir zaman oldu¤unu, baflta ‹slami kaynaklara göre, hem de Tevrat ve ‹ncil e dayanarak söylemek mümkündür. ‹lerleyen bölümlerde ahir zaman ve Hz. ‹sa n›n yeryüzüne dönüflüne iflaret eden Tevrat ve ‹ncil aç›klamalar›na da yer verilecektir. Harun Yahya Onbeşinden yukarı olanlar eğer masum ve mazlum ise mükafatı büyüktür, belki onu cehennem’den kurtarır. Çünkü Ahir zamanda madem fetret derecesinde din ve din-I Muhammediye (A.S.M) bir lakaydlık perdesi gelmiş ve madem ahir zamanda Hazret-I İsanın ( A.S) dini-I hakikisi hükmedecek,İslamiyetle omuz omuza gelecektir. Veandolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah’a LRFTEy Elvis, sen ahir zamanda doğudan gelecek merhametli imparatora benziyorsun. Müslümanlar ona Mehdi der. Onun irşat yeri Antakya’dır. Mesih’i biz indirdik. Mehdi ile buluşturduk. İlk temasları Antakya’da oldu. Mesih camiye gelmişti. Mehdi orada talebelerine mektubat okutuyordu. Ayaktaydı. Başyazı İsmail Yavuz. 1 Aralık 2001. “O Peygamberler Allah’ın Hidayet Ettiği Kimselerdir. O Halde Sen de Onların Gittiği Doğru Yolu Tutup Onlara Uy, O Yoldan Yürü.”. (En’am: 90) “İşte Onlar, Allah’ın Kendilerine Nimetler Verdiği Peygamberlerle, Sıddıklarla, Şehidlerle, Sâlihlerle Beraberdirler.”. (Nisâ: rsbbBc. KURAN'DAN İŞARETLER AHİR ZAMANDAKİ GÜNEŞ VE AY TUTULMALARI, İNSANIN YARATILIŞI, CİNLERİN YARATILIŞI Değerli kardeşimiz, Bir mümin olarak Asr-ı saadette hangi ibadetler yapılıyor, hangi yasaklardan kaçınılıyor idiyse, aynı yolu takip etmek esastır. Ahir zamanda öncelikli bazı konuları şöyle sırlayabiliriz Ahir zamanda en tehlikeye giren husus iman esaslarıdır. Bunları öğrenmeye azamî çaba göstermek gerekir. Deccallerin en büyük tahribatı, doğrudan Kur’an’a ve iman esaslarına yöneliktir. Allah’ın inkârı, haşrin inkârı deccalizmin, süfyanizmin temel felsefisidir. O hâlde en öncelikli husus başta tevhit ve ahiret inancı olmak üzere, iman esasları üzerinde yoğunlaşmak, -anadan, babadan gelen bir taklitle değil- ilmî araştırmayla tahkik mesleğini esas alarak, tahkikî imanı elde etmeye çalışmak gerekir. Bir hadis-i şerifte “deccale karşı İhlas suresinin okunması” tavsiye edilmiştir. Bu hadisten anlaşılıyor ki, ahir zaman fitnesinde en fazla ihtiyaç duyulan husus Allah’ın birliğine imandır. İhlas suresinin okunmasından maksat, onun ders verdiği tevhit akidesini pekiştirmektir. "Ahir zaman fitnesi" demek, İslam’ın öngördüğü tevhit ve istikametin bozulması demektir. Bediüzzaman Said Nursi, tevhit akidesinin temel referansı İhlas suresi olduğunu söyler. Nitekim, Anglikan kilisesinin “Kur’an fikir ve hayata ne vermiş?” şeklindeki sorusuna karşılık, “Fikre tevhid, hayata istikamet vermiştir. Buna dair şahidim 'Kul huvellahu ehad' suresi ile 'festakim kema ümirte = Emr olunduğun şekilde istikametini belirle!' ayetidir.” bk. Sözle, Envar, s. 746. diyerek cevap vermişti Ayrıca Deccalın şerrinden korunma noktasında, “Kehf Sûresini okuyan Deccal'ın fitnesinden korunmuş olur.”Ebû Davud, Melahim 14 rivayeti yanında “son âyetlerini okuyan,”Müsned, 2/446 “ilk on âyetini ezberleyen korunmuş olur.”Müsned, 2/449 şeklinde rivayetler de vardır. - Acaba bu sûrenin okunmasında ne gibi hikmetler olabilir? Bu sûrede Cenab-ı Hak, zât ve sıfatlarıyla tanıtılmakta, Onun yardımıyla Ashab-ı Kehf'in, zamanın zâlim hükümdarı Dakyanus'un şerrinden kurtuluşları anlatılmaktadır. Deccal'ın şerrinden de yine Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle kurtulunabilir. İşte bu sûre mü'minlere bu güvenceyi vermektedir. Bu sûrenin Resûlullah zamanından beri cuma günleri camilerde okunmasının önemli bir hikmeti de Deccalın şerrinden Allah'a sığınmak içindir. Muhammed el-Hicazî öl. 1625, Deccalın fitnesine karşı Kehf Sûresini okuma tavsiyesini değerlendirirken, ona ancak Kur'ânla karşı çıkılabileceğini söyler ve sırrını şöyle açıklar "Deccala karşı kuvvetli olan Kur'ân ile kuvvetlidir."[bk. el-Hıcazî, Sevâü's-Sırat Mısır Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Gaybiyat Teymür, nr. 26, vr. 251, 268] Kur’ân’ı iyi bilen, kalb ve aklını onun kutsî hakikatleriyle dolduran kişiye Deccalın hile, şüphe ve vesveselerinin hiçbir etkisi olamaz. Dinî ilimlerle fen bilimlerini birlikte okumak, asrın durumunu müşahedeye çalışmak önemlidir. Çünkü, ahir zaman fitnesinin en önemli sıkıntılarından biri de cehalettir. Bu devirde bir yandan fen ilmini bilmedikleri için mekteplileri tekfir eden bağnaz medrese softaları, bir yandan da dinî ilimlerden habersiz olduklarından medrese alimlerini cehaletle suçlayan mektep bağnazları cehalet kaynağı durumundadır. Özellikle bu iki cehalet de ilim örtüsüne bürünmüş bir cehl-i mürekkep konumunda olduğu için, izalesi de oldukça zordur. Her zaman kötülükten sakınmak iyilik yapmaktan daha önce gelir. Şu ahir zamanda ise, bu husus daha da önem arz etmektedir. Çünkü, devir kötülük çarkı gibi dönmektedir. Bu sebeple, maddî eylemlerden mutlaka uzak durmak gerekir. Bu tür örgütlerden fersah, fersah uzaklaşmak lazımdır. Hadislerde ahir zamanın dehşetli fitnelerinden haber verilmiştir. Ebu Hureyre’den ra. rivayet edildiğine göre Resulullah ümmetin sefih gençlerine dikkat çekerek “Ümmetimin helaki sefih gençler eliyle olacaktır.”1 buyurmuştu. “İçimizde salihler dindarlar olduğu halde helak olur muyuz?” sorusuna “Kötülükler çok olunca.”2 diye cevap vermişti. Yine Medine’de sahabelerine, “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum.”3 buyurmuştu. Bir hadis-i şeriflerinde de, “Zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, kalplere cimrilik atılacak, fitne hakim olacak. Ölümler artacak.”4 buyurarak gittikçe ümmette bozulmaların olacağını haber vermişti. Bir başka Hadis-i Şerif de, “Şu önümüzdeki günlerde cehalet iner, o zaman din ilmi kaldırılır. Hem o zaman ölümler çoğalır.”5 haberi verilmişti. Ashabtan Enes b. Malike gelip, Emevi valisi Haccac b. Zalim’den şikayet edenlere o “Sabrediniz, üzerinize gelen zaman ancak kendisinden daha kötü olarak gelecek Rabbinize kavuşuncaya kadar. Ben bunu Nebiniz asm. den duydum.”6 buyurmuştu. Resulullah asm. in sırdaşı olan Huzeyfe b. el-Yeman ra. bir gün kendisine ulaşmasından korktuğu şer konusunda Resulullaha şöyle demişti “Ey Allah’ın Resulü, mutlaka bizler İslam'dan önce cahiliyyede şerler içinde idik. Derken Allah bize hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan menfeatten, güzellikten sonra kötülükler var mı?" Bunun üzerine Allah Resulü “Evet!..” buyurdu. O “Peki, bu şerden sonra hayırdan bir şey var mı?" Resulullah yine “Evet!..” buyurdu... Hadis-i şerifte Resulullah asm. yine şerlerden söz etti. sonunda Huzeyfe ra. yine sordu “Bu şerlerden sonra da hayır var mı?” Resulullah asm. “Evet” buyurdu. “Bir kısım çağırıcılar cehennem kapılarına çağıracaklar, kendilerine icabet eden oraya yönelecektir. Onu oraya atacaklar.”7. Bunun üzerine ben “Onları bize tarif eder misin?” dedim. Resulullah “Onlar sizin aşiretinizden, içinizdendir. Sizin dilinizle konuşurlar.” dedi. Yine ben “Bu zamana ulaşırsam bana ne yapmamı emredersin?” dedim. Resulullah şöyle buyurdu “Müslümanların cemaatine ve onların imamına önderine uy ve bunlardan ayrılma.” Bunun üzerine “Onların cemaati ve önderi yoksa?..” dedim. “O zaman cemaati ve imamı olmayan fırkaların hepsinden ayrıl, şayet bir ağacın köküne kovuğuna sığınabilirsen, ölüm sana yetişinceye kadar bu hâl üzere ol.”8 Burada Resulullah yine ümmetinin gittikçe bozulacağını, fakat Cahiliyye Çağından sonra İslam'ın geldiği gibi, her şerrin arkasından hayrın geleceğini belirtmiş, bozulmanın, çürümenin içten olacağını da ihbar etmiştir. Bozulanlar Müslümanlar içinden, onların kavim, kabile ve toplumundan olacaktır. O zamanlar Müslümanların da cemaatleri ve bunların önderleri olacak, bunlar bozulmaya, fesada karşı mücadele edeceklerdir. Durum daha kötüye gider de Müslüman kendisine yol gösterici bir imam önder, lider bulamaz, cemaat ve imam olmazsa, Resulullah böyle bir zamanda toplum içinde olmamayı, bozulan topluma karışmamayı tavsiye etmektedir. Bir başka hadis-i şerifte de Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Resulullah asm. “Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.”9 buyurarak, aynı konuya parmak basmıştır. Cahiliye çağındaki açık saçıklığın, ümmetin sonunda da olacağını belirten Resulullah, bir gün Medine’de sabah namazı vaktinde korkarak heyecanla uyanmış “Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır. Ahirette çıplaktırlar."10 buyurmuştur. Böylece Resulullah dünyanın sonunda ve ümmetin sonlarında, İslam kadınlarının dünyada giyinik oldukları hâlde, İslamî tarzda giyinmedikleri, bazı yerlerini açtıkları, şeffaf ve dar giyindikleri için ahiret nokta-i nazarından açık olduklarını ve açıklıklarının cezasını göreceklerini belirtmiştir. Yine, “Benden sonra, kimisi kimisinin boynunu vuran kâfirler olarak dinden dönmeyin.”11 buyurarak, kendinden sonra cahiliye çağı gelenek ve göreneklerine, içki, kumar, faiz, puta tapma, fısk ve büyük günahlara dönmemeyi emrettiği gibi, dinden geri dönme hususunda da ümmeti uyarmış, İslam cemiyetlerinde irtidadların dinden dönmelerin olacağına da işaret etmiştir. Yine, fitnelerin Hz. Ömer zamanından sonra başlayacağını da Huzayfe’ye ra. bildirmiş, Hz. Ömer’in ra. fitnenin ortaya çıkmasını engelleyen bir kapı olduğunu ifade etmiştir.12 Resulullah asm. ayrıca fitnenin doğudan çıkacağını, deniz dalgaları gibi dalgalanıp ortalığa hakim olacağınıda belirtmiştir13. Hatta zamanın değişmesi ile insan şekilli putlara tapılacağını da haber vermiştir.14 Ümmet içinde ye’cüc, me’cûc ve Deccal’ın çıkacağındanda söz eden Resulullah asm. 15 zaman geçtikten sonra, güvenilirliğin insanlardan alınacağını, insanların gittikçe kötüleşeceğini, geriye kötü hâlli insanlar kalacağını Husale-i nas belirtmiştir. Husale, her şeyin kötüsü hakkında kullanılır. Meselâ buğdayın, hurmanın kötüsüne husale” denildiği gibi, insanların şerlilerine, alçaklarına da böyle denir. Nitekim Buhari’de nakledilen bir hadis-i şerifte Mirdas b. Eslemi şöyle rivayet eder “İyiler birer birer önceden gider. Geride arpa veya hurmanın husalesi döküntüsü, kötüsü kaldığı gibi husaleler kalır da Allah Onlara hiç kıymet vermez.”16 Bir hadis-i şerifte ise, ahir zamanda, kişiyi kardeşinden ve babasından ayıracak fitneler çıkacağı haber verilmektedir “İlerde büyük fitneler olacak, kişi o fitnelerde kardeşinden ve babasından ayrılacak. O zaman fitneler erkeklerin kalplerinde kıyamete kadar yayılacak. Hatta O fitne zamanında bir kimse, zinakâr kadının zinasıyla ayıplandığı gibi, Allah’ın emirlerine uymasından dolayı 17 ayıplanacak.” 18 Rasulullah asm.’ın bu haberine göre, kıyamete kadar devam edecek şiddetli fitnelerde, özellikle ahir zamanda gelecek fitnede, kişi düşünce, fikriyat, hayatı anlama ve yorumlama, hatta din edinme hususunda kardeşinden ve babasından farklı olacak. İki kardeş, baba ile oğul bu hususta aynı değerleri paylaşmayacak. Çünkü O zaman fitne çok yaygın hâle gelecek, kişiler ailelerinden, ana babalarından kopup, başka kaynaklardan etkilenecekler. Çok uzaklarda ortaya çıkan yanlış bir fikir, gönülden gönüle, zihinden zihine, dilden dile yazı ile veya başka yollardan hemen yayılacak. Fitne kuş gibi kalpten kalbe uçacak, zihinlerde yuvalanacak. Elbette böyle kritik ve tehlikeli zamanlarda İslâm’ı yaşamak, benimsemek, onu dosdoğru şekilde hayatı boyunca devam ettirmek, güç olduğu kadar da sevaplı olacaktır. İlave bilgi için tıklayınız - Hadis-i şerifte, "Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar." buyuruluyor. Bu fitnelerine karşı alınacak tedbirler nelerdir? Kaynaklar 1. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1331 no 4015 2. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1305 no 3954 3. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 4. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 5. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 6. Sahihu’l-Buhari, VIII, 90. 7. Burada alma manasına kazf kelimesi kullanılmıştır. 8. Sahihu’l-Buhari VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1317 no 3979. 9. Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961. 10. Sahihu’l-Buhari VIII, 90; Sunenu İbn-i Mace II, 1326 Tabahtur ve kadınların süslenmesi. 11. Sahihu’l-Buhari VIII, 91. 12. Sahihu’l-Buhari, VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1306 no 3956 13. Sahihu’l-Buhari, VIII, 95. 14. Sahihu’l-Buhari, VIII, 100. 15. Sahihu’l-Buhari, VIII, 101-104. 16. Riyazu’s-Salihin s. 171 370. bab. 1825. hadis. Buhariden; Sunenu İbn-i Mace II, 1307 no 3957, 1340 no 4038 Hurmanın kapcığından ayıklandığı gibi iyiler gittiği zaman ayrıca bk. II, 1342 no 4043. 17. el-Müfredat s. 61. Bela, imtihan, sıkıntı, mihnet, meşakkat manalarına gelmektedir. 18. Gümüşhanevi, Ahmed Ziyaüddin, Ramûzul-Ehadis, terc. Naim Erdoğan, İstanbul ty. s. 298-3715 nolu hadis Nuaym fiten, Tabarani Evsattan; Ayrıca bk. İbn-ü Mace, Muhammed b. Yezid. Sunenu İbn-i Mace I-II, İstanbul ty. II, s. 1306, 1317, 1333 İlerde Gelecek Fitnelerle İlgili Hadis Kitaplarının özellikle “Kitabu’l-Fiten” bölümlerinde birçok hadis-i şerife rastlamak mümkündür. Selam ve dua ile...Sorularla İslamiyet NEML SURESİ'NDE HZ. MEHDİ AS'NİN CİNLERLE BAĞLANTIDA OLACAĞINA İŞARETLER MASONLAR DİNSİZ CİNLERLE BAĞLANTIDADIR CİNLERİN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR? CİNLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR CİNLER VE MELEKLER CENNETTE İNSANLARA GÖRÜNECEK Mİ? Blog Archive ▼ 2010 15 ▼ Mart 15 Başlık yok CİN SURESİ KURAN´DA CİNLER Kuran'da Cinler Cinleri Yaratan Allah'tır Cinleri Allah'a Ortak Koşanlar Hz. Süleyman'a Hizmet Eden Cinler İman Eden Cinler İSLAMDA CİNLER KURAN'DAN İŞARETLER AHİR ZAMANDAKİ GÜNEŞ VE AY TU... NEML SURESİ'NDE HZ. MEHDİ AS'NİN CİNLERLE BAĞLAN... MASONLAR DİNSİZ CİNLERLE BAĞLANTIDADIR CİNLERİN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR? CİNLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR CİNLER VE MELEKLER CENNETTE İNSANLARA GÖRÜNECEK Mİ? Değerli kardeşimiz, İlgili âyetlerin meali şöyledir 90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü İşte böylece onunla ilgili her şeyden Sonra yine bir yol Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim Dediler ki Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?95. Dedi ki "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."96. "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince vadiyi doldurunca "Üfleyin körükleyin!" dedi. Artık onu kor haline sokunca "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu Zülkarneyn Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır, dedi.Kehf, 18/90-98Bu konu eskiden beri âlimler arasında tartışmalı olan Kur’an’ın “mübhematı” denilen belirsiz yerlerden biridir. Bizim anlattıklarımız, âlimlerin görüşlerini yansıtmaktan coğrafik konumuyla birlikte tasvir edilen Zülkarneyn seddi genellikle tefsirciler tarafından –bu tasvire uygun olarak- Uzak Doğu bölgelerinde olduğuna Beyzavî’nin içinde bulunduğu bazı âlimler bunun Azerbeycan ile Ermenistan tarafında, Türkistan topraklarının bittiği yerde olduğunu ve Ebu’s-Suud’un da içinde bulunduğu diğer bir kısım âlimlere göre, Kur’an’da ifade edilen iki dağdan maksat Türk toprağının bittiği yerdir. Eğer bundan maksat maveraunnehir denilen küçük Türkistan ise, bu görüş Çin seddi yerine işaret etmektedir.bk. Elmalılı, İlgili âyetin tefsiri.Bediüzzaman said Nursi’ de bu görüşü bu meşhur Çin Seddi bu vasıfları taşımaktadır. Görenlerin anlattıkları da bu merkezdedir. İlgili âyetlerde -mealen- yer alan “Nihâyet güneşin doğduğu yere varınca,..” ifadesinden, güneşin orada bulunmadığını değil, bulunduğunu anlamak gerekir. “Onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık” ifadesinden ise, Zülkarneyn’in en son fethettiği yerin, medenî yaşayıştan uzak, ilkel çıplak, evsiz, barksız yaşayan bir Uzak Doğu topluluğunu anlamak beraber, yukarıdaki açıklamayı iki yorum halinde verebilirizBirincisi Zülkarneyn, Japonya, Kore, Çin bölgesine varmıştır. Orası, dağ veya ağaç gibi -güneşten biraz olsun koruyan- bir örtünün olmadığı bir yer Orası, çıplak, evsiz, barksız olarak yaşayan ilkel bir topluluk vardı. bk. Şevkânî, İbn Aşur, İlgili âyetin tefsiri.Ayrıca, Zülkarneyn’in yaptığı sed –Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi- Çin seddidir. Buna göre, “Onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık” ifadesinden, onların güneşin üzerine ilk doğduğu bir bölgenin insanları olduğunu anlamak da mümkündür. Bu ifadeyle, en uzak Doğu sayılan Çin bölgesine işaret etmekle, yapılan seddin de Çin Seddi olduğuna bir ima mi, peygamber mi olduğu hususunda kesin bir şey söylenemeyen Hz. Zülkarneyn hakkında Bediüzzaman Hazretleri "Yemen Padişahlarından birisidir ki, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızır'dan ders almış" derken onun velî olduğuna işaret etmekte, bir başka ifadesinde de "Zülkarneyn olan İskender-i Kebirin Büyük İskender'in nübüvvetkarâne peygambere yaraşır bir şekilde irşadatıyla" Lem'alar, s. 100-101 derken peygamberliğine işaret ettiği anlaşılmaktadır. Pek çok tefsirlerde de peygamber olduğu görüşü Şeddini de Hz. Zülkarneyn yapmıştır. Kur'ân'ın ifadesiyle Ye'cüc ve Me'cüc olarak isimlendirilen Mançur, Moğol ve Kırgız kabileleri, Hindistan ve Çin bölgesinde yaşayan mazlum ve masum insanlara pek çok defalar saldırıp vahşî bir şekilde öldürüyorlardı. Bu bozguncu ve çapulcu millet, Himalaya dağlarının arka taraflarında yaşamaktaydı. Girdikleri yerde âdeta taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bu zâlim ve gaddar milletlerin zulüm ve tecavüzlerinden, çevrede yaşayan kavimleri kurtarmak için Hz. Zülkarneyn Çin Şeddini yapmıştır. Böylece zâlimlerin önüne duvardan bir perde ve zulümlerine karşı da taştan bir bina dikilmiş oldu. Ansiklopedilerde geçen bilgilere göre, daha sonraları Çin hükümdarları bu şeddi genişletip, uzatmışlar, zamanla da bakımını yaparak bu güne kadar gelmesine vesile olmuşlardır."Acâib-i seb'a-i âlemden", yani dünyanın yedi harikasından sayılan Hz. Zülkarneyn'in yapmış olduğu sedlerden birisi olan "Çin Şeddi" binlerce sene yaşadığı halde meydanda duruyor." İnsanın eliyle zemin yeryüzü sahifesine yayılan, mücessem, mütehaccir taşlaşmış, manidar; tarih-i kadimden geçmiş tarihten uzun bir satır olarak okunuyor." Şualar, s. 58-61Bu seddin harap olmasıyla kıyametin de kopmasını Kur'ân'ın nasıl işaret ettiğini iki nükte şeklinde izah eden Bediüzzaman şöyle demektedir"Bu sed nasıl harap olacak, öyle de, bu sed dahi dağ gibi metindir. Ancak dünyanın harap olmasıyla hâk ile yeksan yerle bir olabilir. İnkılâbat-ı zaman tahribat yapsa da çoğu sağlam kalır."Lem'alar, On Altıncı Lem'a.Meşhur olan Çin Şeddinden başka daha birçok sedler de yapılmıştır. Bunlardan İskender-i Rûmî gibi cihangir ve kuvvetli hükümdarlar maddî olarak, bazı peygamber ve veliler de manevî bakımdan "o Zülkarneyn arkasından gidip, iktida edip, mazlumları zâlimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortalarındaki sedleri, sonra dağlar başlarında kaleleri kurmuşlar. Ya bizzat maddî kuvvetleriyle veyahut irşad ve tedbirleriyle tesis etmişler. Yine Roma krallarından birisi İngiltere'de, İran Nüşirevanlarmdan diğer birisi de Kafkas dağlarında Derbent taraflarında, çapulcu ve bozguncu Tatar milletinin hücumunu durdurmak için Hz. Zülkarneyn gibi sedler inşa bilgi için tıklayınız - Kehf suresinin 85-90. ayetlerinde, güneşin doğuş ve batışı ile sebep ve sed ifadelerini açıklar mısınız? Güneş balçıklı bir suda nasıl batar?.. Selam ve dua ile...Sorularla İslamiyet

ahir zamanda cinler görünecek mi