Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019’u Göbeklitepe Yılı ilan ettiği Türkiye’de, arkeoloji camiasında alay konusu olan bir katalog hazırlandı. Heritage Fuarı’nda tanıtımı yapılan Türkiye Anadolu Arkeolojisi ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün kataloğunda sadece Göbeklitepe unutulmadı, birçok tarihi hata da vardı. BOLD- Geçen hafta Harbiye Hilton İstanbul Convention
diyekonustu.com - "Metroidvania", birçok insanı öfke paroksizmlerine gönderen rahatsız edici bir kelime olabilir, ancak bu onu daha az kullanışlı bir Çarşamba, Temmuz 27 2022 Son dakika
“ŞEHİR DİNİ YARATTI” tezinin çürütülmesi, antropolojiden sosyolojiye, psikolojiden sanat tarihine, dilbilimden tarihî kronolojiye ve birçok düşünce akımına kadar her şeyi etkileyecekti çünkü. Çeşitli mevzuların içiçeliği hâlinde düşünüldüğünde Göbekli Tepe’nin önemi daha iyi anlaşılır kanaatindeyiz.
Göbeklitepe maketleri ve heykellerini görebileceğimiz bir diğer alan da müze ve sergi alanlarıdır. Göbeklitepe konulu sergilerde Göbeklitepe’nin yapısını görsel olarak aktaracak en iyi materyaller, Göbeklitepe heykelleridir. Bu tarz mekan ve etkinliklerde kullanılan Göbeklitepe heykelleri ile sanatsal ve kültürel
Teb'de tapınaklar inşa etti. Memfis'teki yönetimi ve başkenti Delta bolgesine taşıdı. Bu bölge sulaktı ve askeri harekata geçmek için uygun bir yerdi. Daha sonra Pi-Ramses adında yeni bir şehir yarattı. 25 yaşında en buyuk profesyonel orduyu oluşturdu. 25000 piyadeden oluşuyordu.
Göbeklitepe. Göbeklitepe; özellikle son yıllarda kendinden daha fazla bahsettiren tarihi bir sit alanı. Hakkında yazılan kitaplara, makalelere ve çekilen belgesellere ek olarak Beren Saat ve Mehmet Günsür'ün başrolerini oynadığı Netflix’in 2. Türk yapımı dizisi "Atiye" de bu tarihi nokta işleniyor. Göbeklitepe arkeolojik
FFzLqBP. Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt ve ekibi tarafından açığa çıkarılan Göbeklitepe Kült alanı, "insanlık tarihini değiştirme" ve "ilk tapınak" gibi popüler söylemlerle, yalnızca bilim çevrelerince değil akademi dışı kesimlerce de büyük bir ilgiyle karşılandı. Bu ilginin handikapları ise çok kısa sürede belirgin hale gelmeye başladı. Özellikle bu çalışmaları yıllarca yürüten bilim adamlarını da kısmen çileden çıkaran nitelikleri ile birlikte... Göbeklitepe'de sponsorluk sorunu ve 2 bin yıllık tarih hatası Temel sorun, büyük sermayenin konuya olan ilgisi ve uluslararası sunumlarda "sponsorluk" girişiminin bilimsel hassasiyetlere uyum sağlayamayan yönü ile ilgiliydi. Nitekim Davos'taki sunumda alelacele yürütülen bir düzeltme girişimine karşın yıllık tarihlendirme hatasının kolay kolay unutulamayacağını hemen anlama şansına kavuştuk. Nitekim siyaset, ekonomi ve ilahiyat gibi kitlesel bir unutkanlık ve akıl dağınıklığının yaşandığı sosyal disiplinlerin aksine Göbeklitepe "bilim adamlarının" dikkatle takip ettiği ve ölçümleri ile denetimlerini dikkatli bir biçimde sürdürdüğü bir konuya aitti. İlk tapınak miti ve Göbeklitepe yanılgısı Sermayenin tarihi ve kültürel bulgularla ilişkisindeki sorunlu doku ile karşılaştırıldığında çok daha vahimi "kitlesel yargılar" dı. Bilimsel gerçeklik alanından beslendiğini düşünen ancak tehlikeli bir biçimde referansını "popüler kültür" öğelerinden alan bu tanımlama biçiminin yayılma hızı, gerçek bulgularla oluşturduğumuz verilerin yayılma hızından çok daha güçlüydü çünkü. "İnsanlığın ilk tapınağı" vurgusu da bu kolaycılığın en bilinen örneğiydi. Davos'ta Göbeklitepe'nin sunumunu gerçekleştiren ve Anadolu neolitiğinin tüm dünyadaki en önemli otoritesi konumunda bulunan Prof. Mehmet Özdoğan'ın da vurguladığı gibi "Göbeklitepe" ilk Tapınak değildi; burayı açığa çıkaran bilim adamlarının da böyle bir iddiası hiç olmadı. Kuşkusuz Mehmet Özdoğan hocanın bu yöndeki bildirimi, arkeoloji biliminin referansına dayanıyordu. Ben ise dinler tarihi alanındaki incelemelerimden hareketle bu olguyu destekliyorum. Zira bilinen en eski tapınak daima "doğa" idi. Fransa ve İspanya'dan Antalya Karain'e kadar uzanan çok geniş çerçevede mağaraların "en ilksel" tapınaklar olarak kullanıldığını biliyoruz. Diğer taraftan, görkem ve heyecan sunan görkemli doğal unsurların, tapınım icrasına-ritüele sahne olmak açısından önemli bir yeterlilik sunduğunu biliyoruz. Kuşkusuz bu onları "yapı faaliyetleriyle" inşa edilen "tapınaklar" parantezine sokmamıza yetmez. Ancak kesin olan şudur Göbeklitepe gibi tapınak alanları, yalnızca doğada bir karşılığı bulunan ilksel gücün taklididir ve yapısal her unsur doğal bir unsurun yeniden canlandırılmasını sağlar. Göbeklitepe Tapınak formu Söz konusu tartışma farklı boyutlarıyla derinleştirilebilir. Ancak benim bu yazıdaki amacım Göbeklitepe'nin nasıl inşa edildiğini anlatmak olduğu için hemen konuya geçiyorum. Göbeklitepe, bölgenin en yüksek tepelerinden birinin üzerinde inşa edilmiş bir dizi dairesel ve oval yapılardan oluşan kült merkezi olma özelliği taşıyor. Açığa çıkarılan 5 kadar tapınağınA-E dışında, teknolojik ölçümler, yerin altında bir dizi tapınak daha olduğunu gösteriyor. Göbeklitepe’de açığa çıkarılmış tapınakların tümü için ortak bazı özellikler saptayabiliyoruz. 2010 yılı kazı sonuçlarında da değinildiği gibi Tapınaklar-göğe yükselen ve insanı simgeleyen ve kireçtaşından yapılmış durumdadır ve “ T “ biçimli iki figürün “merkezde” yer aldığı bir tören alanı canlandırmasına dayanmaktadır. Tapınaklarda Sekiler bulunuyor. Bu da birilerinin törenleri izlediğini gösteriyor. Tabanlar su geçirmez malzemeden inşa edilmiş durumda. Bu da sıvılı bir ayin yapılmış olma ihtimalini güçlendiriyor. KAN, su veya İÇKİ… Merkezdeki bu iki figürü çevreleyen yuvarlak duvarlarda, onları izlediği açık olan başta T biçimli figürler bulunuyor. Bunların sayıları ise tapınaklara göre değişiklik gösteriyor. Söz konusu tapınaklar “sık aralıklarla” doldurularak gömülmüştür. Ancak bilimsel çalışmalar bu zamana kadar, kaç tanesinin aynı zaman diliminde var olduğunu anlamaya olanak tanımaz. Ama tıpkı Çayönü gibi bu bölgenin de 2000 yıl gibi uzun bir dönem kullanılmış olduğu sanılıyor... Göbeklitepe'yi kim yaptı? Söz konusu bulguların gösterdiği gibi bu tapınaklar ancak çok yoğun bir işgücü ile inşa edilmiş olabilir. Bu durumda da inşa faaliyetlerini yürüten kişilerin ciddi bir biçimde, dışarıdan desteklenmesi gerekmektedir. Zira 30 metre çapındaki D Tapınağındaki izleyici T’lerin sayısı 11 civarında. 40 ton ağırlığındaki kireçtaşından yapılan bu figürler yaklaşık 4-6 metre boyunda ve yaklaşık 2 kilometrelik bir mesafeden taşınmış olduğunu saptayabiliyoruz. Burada tapınak inşaatlarının toplayıcı-avcı gruplar tarafından mı yoksa karma ekonomi süren gruplar tarafından mı yapıldığı tartışmasına değinmeyeceğim. Ancak kesin olan ilk grup yaşama biçiminin ancak doğal bir bolluk ortamında ise bu çalışan ordusun besleyebileceğini vurgulamalıyım. Bu tip faaliyetler dönem koşulları itibarıyla oldukça zorlu faaliyetlerdir. Konuyla ilgili olarak yapılan karşılaştırmalı incelemelerde bu zorluğun derecesi başarıyla saptanmıştı. Örneğin, Paskalya adasındaki dev MOAİ heykelleri 4 metre ve 12 ton ağırlığındadır. 1 heykel, 20 kişi tarafından 1 yılda yontulabilir ve 15 km lik bir mesafeye 1 haftada 75 kişi tarafından taşınabilir… 100 tonluk büyük heykellerin taşınması için ise gerekli kişi sayısı 500-700 aralığındadır. Tüm bu bulgular ne ifade ediyor? Abartılı biçimde övgüye mazhar olmuş “devrimsel” dönüşüm çıkışlarına kuşkuyla yaklaştığımı belirtmeliyim. Bu kuşkuların özellikle tapınakların toplayıcı-avcılar tarafından inşa edilmiş olduğu ve dinin toplum yaşamını belirleyen temel unsur olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki bildirimlerde daha da güçlendiğini de itiraf etmeliyim... İnanç ve sosyal yaşam arasındaki ilişki için arkeolojinin mutlaklaştırılmaması gerektiğini ve psikoloji, mitoloji ve dinler tarihi alanında destek alınacak kuramların çok daha verimli sonuçlar ortaya koyacağını belirterek bitiriyorum.
Dr. Öğr. Üyesi Tulga Albustanlıoğlu Geçmişi günümüzden yaklaşık yıl öncesine kadar uzanan Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmaları hızla devam ediyor. Göbeklitepe uygarlık tarihi ile ilgili bildiklerimizi tamamen değiştirebilir. Şanlıurfa kent merkezine yaklaşık 18 km uzaklıktaki Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmaları hızla devam ediyor. Uygarlık tarihi ile ilgili bildiklerimizi tamamen değiştirecek Göbeklitepe’nin geçmişi günümüzden yaklaşık yıl öncesine kadar uzanıyor. Hitit, Lidya, Sümer gibi Mezopotamya uygarlıkları ve Maya uygarlığı Göbeklitepe’den binlerce yıl sonra ortaya çıktı. German Archaeological Institute DAI - Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nın havadan çekilen fotoğrafı Buzul Çağı’nın sona erdiği Paleolitik Çağ’da Eski Taş Çağı olarak isimlendirilir yaşayan insanlar avcılık ve toplayıcılık ile yaşamalarını sürdürüyordu. İnsanların tarım, seramik kaplar, yazı ve tekerlek ile henüz tanışmadığı ve yük hayvanlarının ehlileştirilmediği bu dönemde Göbeklitepe’de bulunan devasa anıtların nasıl yapıldığı hâlâ gizemini koruyor. Çünkü bu anıtları inşa edebilmek için insanların son derece gelişmiş ve sistemli bir şekilde birlikte çalışması ve iş bölümü yapması gerekir. Yani gelişmiş bir toplumsal düzene ihtiyaç duyulur. Göbeklitepe tapınakları Mısır’da bulunan piramitlerden daha küçük olmasına rağmen onlardan 7000 yıl önce yapılmış. Piramitlere benzer şekilde Göbeklitepe’deki anıtların inşa edilmesi için gelişmiş bir organizasyon becerisi gerekiyor. Bugüne kadar bilim insanları genellikle insanların toprağı ekip biçmeyi öğrenmesinin yani tarım sürecinin başlamasının yerleşik hayata geçilmesine ve dini yapılar inşa edilmesine olanak tanıdığını düşünüyordu. Küçük yerleşimler şehirlerin, şehirler ise uygarlıkların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştu. German Archaeological Institute DAI Göbeklitepe'de bugüne kadar yaklaşık metrekarelik yani yaklaşık olarak 11 futbol sahasını kaplayacak bir alanda kazı çalışmaları yapıldı ve toprak altı görüntüsü elde edildi. Bu çalışmalar sonucunda Göbeklitepe’de daire şeklinde altı tapınak ortaya çıkarıldı. Henüz kazı yapılarak toprak üzerine çıkarılmayan 14 tapınak bulunuyor. Daire şeklindeki anıtsal yapıların çevresi taş duvarlarla örülmüş. Taş duvarların arasına belirli aralıklarla T şeklinde küçük sütunlar yerleştirilmiş. Yapıların ortasında ise yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve 16 ton ağırlığında iki büyük taş sütun yer alıyor. Göbeklitepe’de bulunan sütunların üzerinde yaban hayvanlarının tasvirleri alıyor. Büyük taş sütunların üzerinde kolları ve elleri gösteren kabartmalar yer aldığından T şeklindeki taşlar insanlara benzetiliyor. Göbeklitepe’yi inşa eden insanların yaşadıkları çağın çok ilerisinde mühendislik bilgisinin yanı sıra bu taşları şekillendirebilmek için jeoloji bilgisine de sahip oldukları düşünülüyor. Göbeklitepe’deki kazı ve araştırmaların sonucunda çok sayıda hayvan kemiğine rastlandı. Bu bilgiler Göbeklitepe’de yaşayan insanların avcılık ve toplayıcılık ile uğraştığını kanıtlıyor. Dolayısıyla bu insanların Neolitik ya da Yeni Çağ/Cilalı Taş Devri olarak isimlendirilen tarım sürecinden önceki bir dönemde Göbeklitepe’de yaşadığını söyleyebiliriz. Oysa günümüze kadar kabul gören kurama göre böylesine yapıları inşa edebilmek için insanların yerleşik tarım toplumuna geçmiş olması gerekiyordu. Göbeklitepe’deki tapınakları kullanan insanlar daha sonra bu yapıları gömmüşler. Gömülen tapınakların üzerine daha küçükleri yapılmış. Bu süreçte tapınakların da değişime uğradığı görülüyor. yıl önce yapay bir tepeye höyük dönüşen Göbeklitepe, 1995’te başlayan kazılarla gün yüzüne çıkarıldı. Tapınaklar 1000 yılı aşkın bir süre boyunca bölgedeki kültürel yaşamın merkezinde yer almış, hem dinsel bir merkez hem de fikirlerin paylaşıldığı bir toplanma yeri işlevi görmüş. Günümüzde Göbeklitepe uygarlık tarihinin akışını değiştiren ve gizemini korumaya devam eden dünyanın en önemli arkeolojik alanı olarak dikkat çekiyor. Kaynaklar Schmidt, K., Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbeklitepe - En Eski Tapınağı Yapanlar, Çev. Rüstem Arslan, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2018. Albustanlıoğlu, T., “Uygarlık Tarihinin Karakutusu Göbeklitepe” Bütün Dünya Dergisi, Sayı 2017/8, 2017. Collins, A., Göbeklitepe Tanrıların Doğuşu, Çev. Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2016. Plegge, J., Turkish Stonehenge Gobekli Tepe, Plegge Enterprises, North Dakota, 2012. Yazar Hakkında Dr. Öğr. Üyesi Tulga Albustanlıoğlu Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Zeugma ve Erythrai Kazıları Heyet Üyesi Bilim Genç web sitesinde yayınlanan yazı, haber, video, fotoğraf, çizim ve animasyonların her türlü hakkı TÜBİTAK’a aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi olsa alıntı yapılamaz, kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz. Sosyal Bilimler Benzer İçerikler Popüler İçerikler
göbeklitepe nin daha sonra inşa edilen tapınaklara etkisi nedir